'Yeryüzünde yaratılmış tüm insanlar birbirlerine ayak bileklerinden görünmez kırmızı bir ip ile bağlıdırlar. Bu ip zaman zaman gevşer, zaman zaman gerilir ama hiçbir zaman kopmazmış.' (Çin atasözü)
Anne ve evladı arasında da işte böyle başka gözler tarafından tam da görülemeyen bir bağ var... Hiçkimse ve hiçbir olay tarafından asla ama asla etkilenmeyen bir bağ...
Benim bağım da 28 Ağustos 2015 günü sabah 09.17 de dünyaya geldi. Ve benim içimden başka bir kadın çıktı, artık ANNE olan bir kadın. Daha önce hiç tanımadığım bir kadındı bu. Öyle ki evelki hayatımda hiç boka basmamıştım, hem de çıplak ayakla. Bir akşam Maya'yı banyo sonrası odasına götürürken, odasının girişinde basıverdim. (Hala o olayı tam olarak çözemedik, o bokun yerde ne işi vardı acaba?)
Normalde benim o anda büyük bir çığlık atıp, öğürerek kusmam, uzun bir süre kendime gelmemem gerekirdi. Ama dünyanın en normal şeyiymiş gibi ayağımı yıkayıp, geri gelip kızımı giyindirip yatırdım. (Bu arada baba kişisi gülmekten boğulacaktı, o ayrı.)
Diyeceğim o ki; annelik işte böyle birşey. Bir anda level atlatıyor insana ve kendini bir anda yeni evrende buluveriyorsun. Sadece ham sevgi ile oluşmuş bir evrende.
Hamilelikte başlayan unutkanlık, Anne olunca da devam ediyor mesela.
(Doğurunca geçer diyorlar da, hikaye; geçtiği falan yok :) Her gün bebeğinin D vitaminini vermeyi asla unutmuyorsun ama sefgilinin telefon numarası bir anda çıkıveriyor hafızandan :) Bu evrende kurallar böyle işliyor anlayacağınız.
En güzel ve en özel yanları da; ıslak ıslak, kocaman dişsiz ağız ile yanağına konan kocaman bir öpücük, ışıldayarak sana bakan bir çift boncuk göz, kağıt havlu ile oynarken izlediğin mutluluk, yemek yerken çıkan şıpırtılar ve daha nice küçük ama aslında çok büyük öğretiler...
Evet içinden çıkan bu yeni kadın, her gün yeni bir şeyler öğreniyor, bebeği ile birlikte büyüyor, keşfediyor. Ben en çok sabretmeyi öğrendim örneğin. (Çok sabırsız biriydim de.) Ve olaylar karşısında soğuk kanlı kalabilmeyi, sakinliği öğrendim bir de...
Tüm bu öğretiler, mutluluklar ve huzur için, ama en çok da beni ANNE yaptığın için sana çok teşekkür ederim canım kızım...
Seni ve babanı bu dünyadaki her şeyden çok seviyorum...
Posted via Blogaway
8 Mayıs 2016 Pazar
ANNELER GÜNÜ
28 Nisan 2016 Perşembe
ANNE SADECE ANNE
28 Ağustos 2015'ten, hatta içimde bir canlının varlığından haberdar olduğum günden beri, tek bir amacım var, iyi bir ANNE olabilmek ve iyi bir İNSAN evladı yetiştirebilmek. Haftaya 8 aylık olacak kızım için artık sadece bu amacı güdüyorum...
Son zamanlarda ülkemizde hatta tüm dünyada yaşanan olaylar bana gösterdi ki, İNSAN olmanın kavramını unuttuk...
Maya; çok tembel olabilir, iyi bir meslek sahibi olmayabilir hiçbiri umurumda değil. Yeter ki tüm değerleri ile harmanlanmış iyi bir İNSAN olabilsin. Şefkati, empatiyi, yardımseverliği, yaşayan tüm canlılara -ağaçlara, bitkilere, hayvanlara, doğaya- zarar vermemeyi iyi öğrensin ve hiçbir zaman unutmasın...
Bunun için de ben mükemmel bir ANNE olmak istemiyorum, sadece kızıma bu değerleri öğretebilecek iyi bir ANNE olmak istiyorum. Sadece ANNE...
7 Mart 2016 Pazartesi
BEBEKLER VE ÇOCUKLAR İÇİN LOR PEYNİRİ TARİFİ
Hep büyüklere tarif gelecek değil ya, biraz da minnaklar için yaptığımız sağlıklı misss tariflere yer vereyim dedim :)
Maya artık kahvaltıya da geçtiği için dr lor peyniri yiyebilir dedi. Dışarıdan hazır almaya içimiz el vermedi ve aşagıdaki tarifle her haftasonu evde yapmaya başladık. Zira tuzsuz olduğu için çabuk bozulabilir, bu nedenle sürekli taze yapmak gerekiyor.
1 lt inek sütünü iyice kaynatın. Daha sonra içine 5 kaşık doğal elma sirkesi ilave ederek arada karıştırın. Bu aşamada ocağın altını kapatmadan kaynatmaya devam edin. Zaten sütün kesildiğini ve ufak topaklar haline gelmeye başladığını göreceksiniz. Artık suyu yeşil bir renk almaya başladığında sütü ocaktan alıp tel bir süzgeçte süzün. En son aşamada süzgeçte kalan peynirleri bir tülbentte ya da müslin bezde 3-4 saat bekletip suyunun iyice süzülmesini sağlayın. Ve lor peyniriniz hazır...
Cam ve ağzı kapaklı bir saklama kabında buzdolabına kaldırın. Dilediğiniz zaman bebeğinize yedirebilirsiniz. Gerçi ben kendim de yiyorum artık ☺ Az önce de dediğim gibi uzun süre dayanmayacağı için birkaç gün geçtikten sonra bebeğe yrdirmeden önce mutlaka kontrol edin. Bizim buzdolabında bir hafta hiç bozulmadan dayandı.
Afiyet olsun minnaklara ve büyüklere :)
19 Şubat 2016 Cuma
Içimden Geçenler
Ben blogger değilim, olmayı da düşünmüyorum... Sadece yazmayı seviyorum; tıpkı okumayı, yemek yemeyi, seyahet etmeyi sevdiğim gibi seviyorum. Çocukluğumdan beri günlük tutardım, burası biraz da o günlüklerin yerini aldı sadece o kadar. Birileri okumuş okumamış umurumda da değil. Yaşanlandığım zaman geçmişime dair tatlı anıları okumak keyifli olacak sadece o kadar...
Bugüne kadar yemek tariflerinden, izlediğimiz filmlerden, arada seyahet ettiğimiz yerlerden bahsetmiştim yazılarımda. Şimdi de Kızıma Mektuplara yer veriyorum ara ara. Geçen gün yazdığım ilk mektup, ek gıda macerasına aitti. Verdiğimiz her sebzeyi iştahla yemesi bana göre büyük bir olay. Doğaüstü bir mucize elbette değil ama anne olmayan biri de bu olayın büyüklüğünü kavrayamaz. Oturur klavye başında ahkam keser sadece...
Yazacak daha çok şeyim var. Hepsi sırası geldiğinde...
Ha bu arada kızım bugün ilk defa ekmek yedi :) Kemirsin diye eline verdiğimiz ekmeği eme eme yedi. Ufacık bir miktar tabii, aldı babası hemen geri.
Neyse hava da çok güzel bahar geldi mi ne? Siz de bahar gibi olun, tazelenin... Kötülük beslenmeyin kalplerinizde...
5 Şubat 2016 Cuma
MAYA'YA MEKTUPLAR: Ek Gıda Maceran
24 Ocak 2016 Pazar
BURNT
Tüm bu soruların cevaplarını merak ediyorsanız BURNT izleyin derim. Bir de bizim gibi Bradley Cooper ne yaparsa izlenir modundaysanız zaten hiç kaçırmayın derim 2015 yapımı bu filmi.
Bu arada uyarmadı demeyin, filmi sakın aç izlemeyin. Çünkü ziyadesiyle yemek şiddeti içeriyor!
Afiyet olsun :)
18 Ocak 2016 Pazartesi
The Intern
Çok uzun zaman oldu yazmayalı...
Bu süre zarfında dolu dolu 39 hafta süren bir hamilelik ve peşine ayın 28'inde 5. ayına girecek kızım Maya geldi küçük ailemize. Artık üç kişilik bir aile olduk...
Herkesler gibi anne olunca blogumu bir anne bloğuna çevirmek, annelik ile ilgili ahkam kesmek istemiyorum. Zaten ortalık şunun annesi, bunun annesi, bilmem ne anne, zart anne zurt anne blog ve ig hesapları ile dolu. Anne işte... Basit, sade ama içi bir o kadar dolu bu sıfatı kalabalıklaştırmaya ne gerek varsa... Burası öyle olmayacak anlayacağınız.
Arada sadece kızıma ileride okuması için Mektuplar yazacağım o kadar...
Ne diyordum evet uzun zaman oldu film, kitap, yemek tariflerinden bahsetmeyeli. Maya doğduktan sonra Bey ile birlikte ilk defa bir filmi sonuna kadar izledik, uyuklayıp yarıda bırakmadan ☺
The Intern... 2015 yapımı bir film. Robert De Niro ve Anne Hathawey oynuyor başrollerde. Ailece oturup izlenecek bir romantik komedi. Insana asla önyargılı olmamayı, deneyimlerden faydalanmayı, yaşlandık diye bir kenera çekilmememiz gerektiğini, yoğun iş hayatımızda kendimize ve sevdiklerimize ufak es'ler vermemizin faydalı olacağını anlatan bir film. Ben beğendim. Uzun zaman sonra kafa dağıtmak için iyi geldi ayrıca...
Diğer geceler olduğu gibi bu gecede mışıl mışıl uyuyan ve filmi kesintisiz izlememizi sağlayan şapşik kızıma teşekkürlerimle...