1 Ağustos 2014 Cuma

SAMSUN'da BİR GELİN

Bey'in memleketine gittik bu bayram. Karadeniz'in can damarı Samsun'a... Hem Bayram ziyareti hem de yeni gelin olarak el öpmeye, aile ile tanışmaya.
Yüreği kocaman sevgi dolu insanlar tanıdım Samsun'da. Eşimi neden bu kadar çok sevdiğimi; yakın akrabaları görüp tanıyınca daha iyi anladım. Hepsi sevilesi sıcacık insanlar. "Gelin! "Gelin" diye bir ismim daha oldu sayelerinde :) Öyle ki bir ara ismimi unutacağım sandım, zira Bey bile "Gelin" diye çağırır oldu :)
Kendi öz babamı 22 yıl önce kaybettim ben. O günden sonra "Baba" kelimesi içimi acıtan, özlem dolu bir kelimeydi benim için... 22 yıl sonra tekrar girdi hayatıma, bu seyahatin en büyük kazanımıdır bana. Ruşen babacığımla çok iyi anlaştık. Baba gelin sohbet edip, sırlarımızı paylaştık :) 
Uzun zamandır bayramlarda hep tatilde olduğumuzdan, unutmuşum bayram sabahı aile ile yenen yemekleri, geçirilen hoş sohbet vakileri. Öyle güzel ve keyifliydi ki, Bey ile karar aldık, bundan sonra daha sık yapacağız bu ziyaretleri...
Ve evet gelelim Samsun'a. İlk defa gördüğüm bu şehre aşık oldum ben. Doğası ayrı güzel, birbirinden leziz yemekleri ayrı güzel...
Ha bir de kanları deli akan Samsun halkı apayrı güzel :) Gerçekten de Karadeniz insanında farklı birşeyler var. Öncelikle anında sinirleniyorlar ve neye sinirlendiklerini anlamaya bile vaktiniz kalmıyor, çünkü akabinde hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorlar gülüp, yaşamaya. (Azıcık delilik var galiba :) Bey ile trafikte ilerlerken pat diye önümüzde bir araba durup, içerisindeki insanlar fırlamaya başladılar teker teker dışarıya. Bir baktım önde de başka bir araba tutuştular kavgaya. Hangi ara ne oldu da bu hale geldiler anlamak zor...
Bayramdan bir iki gün önce gittiğimiz için Ramazan'ın Samsun'da nasıl geçtiğini de görme imkanımız oldu. Öncelikle şunu söyleyeyim Samsun kesinlikle capcanlı yaşayan bir şehir. İftara doğru cadde ve sokaklara kurulan upuzun masalarda herkes birlikte açıyor orucunu. Top atana kadar derin bir sessizlik  oluyor son birkaç dakikada, herkes masalarda sabırla bekliyor topun atışını...
Çok uzun zamandır böyle bir manzarayı görmediğim için çok hoşuma gitti benim. İftardan sonra da caddeler tekrar canlanmaya, neşelenmeye ve kalabalık iyice artmaya başlıyor. Gecenin geç saatine kadar da devam ediyor bu canlılık Samsun sokaklarında. Şehrin içerisinde Doğu Park ve Batı Park olarak adlandırılan çok büyük iki adet Sosyal Alan bulunuyor. İçerisinde; kafeteryalar, çocuk parkları, yürüyüş ve bisiklet parkurları, kano ile gezebileceğiniz kanallar (adeta küçük Venedik), piknik alanları, her türlü aktivite var anlayacağınız. Deniz kenarına kurulu bu alanlar akşamları tıklım tıklım dolu. Kimi semaveri tüttüre tüttüre çay demliyor, kimi orucunu kendi yaktığı mangal eşliğinde açıyor, kimi de çay bahçelerinde Canlı Türk Sanat Müziği konseri dinliyor. Dediğim gibi her an bir delilik görebileceğiniz canlı ve coşkulu bir şehir Samsun...

Gelelim bu seyahatteki bir diğer güzellik olan Samsun'un lezzetlerine... 
İlk tattığım lezzet, Bey ile tanıştığımız günden beri sayıkladığı "Çakallı Menemeni". Samsun'a girmeden 20 km mesafede (Ankara-Samsun karayolu tarafında) Çakallı Bölgesi'nde bir menemen yapıyorlar ey ahali, parmaklarınızı yersiniz. Biz hem giderken hem de dönerken yedik parmaklarımızı valla...
Bir diğer lezzet dolu mekan hatta mekanların bulunduğu yer ise, merkezde bulunan Çiftlik Caddesi. Bey'in de doğup büyüdüğü, babamızın evi bu caddede.
(Çiftlik Caddesi Hatırası)
Cadde üzerinde "Çalıkuşu" adlı mekanda döner yemezseniz şayet, kendinizi döner yemiş gibi hissetmeyin. Apayrı bir lezzeti var. Hele dürüm için kullandıkları o yumuşacık lavaş ekmeği bile başlı başına bir efsane. Samsun'a vardığımız ilk günün akşamı soluğu direkt burada aldık. İnanılmazdı...
Ve evet Samsun'a gidilir de Pide yenmez mi? Pide dolu günlerimiz oldu Samsun'da, tatları hala damağımda. İlk pidemi babacığımda yedik. Biz geleceğiz diye içini hazırlayıp, evin yakınındaki fırına yaptırmışlardı. Nasıl bir pideydi o Allah'ım... Çıtır çıtır lezzet şöleni. Hiç buralarda ya da başka yerlerde yediğimiz Samsun Pideleri ile alakası yok. İşin sırrını Ömer Enişteden öğrendim. Meğer en iyi pide "Koltuk"ta pişermiş. Bir sır "Koltuk". Ne olduğunu söylemem :) Bir diğer pide ziyafetimiz ise "Gülhan Restaurant"ında yaptık. Birkaç yerde şubesi var Samsun'da. Biz Atakum'da ana yol üzerinde bulunan büyük yerinde yedik, sabah kahvaltısı niyetine...
Çiftlik Caddesi'nde bulunan bir diğer doğa üstü tat ise "Balkaymak Dondurma". Şeker hastası olduğum için çok fazla yiyemedim ama siz mutlaka top top yiyin. Formülü bir sır olan bu dondurma Samsun'un olmazsa olmazları arasında...
Yine Cadde'de bulunan Efes Pastahanesi'nde ise meşhur "Bafra Nokulları" satılıyor. Kendinize ve sevdiklerinize içi ceviz dolu bu lezzeti kutu kutu yaptırıp, afiyetle yiyin efendim...
Samsun'un simgesi olan Atatürk Heykelinin karşısında bulunan "Birtat Pastahanesi" ise tatlıda number one'ım oldu. Kendi yaptıkları limonata eşliğinde yediğimiz çikolatalı puding bir efsane... Bir kaşık alır almaz ağzınızın içinde oluşan senfoniyi her insanoğlu duymalı bence...
İşte böyle say say bitmez Samsun lezzetleri. İnanılmaz güzel bir dört gün geçirdik. Bir gün de Samsun'a 150 km mesafede olan Sinop'a gittik. Orası da ayrı bir güzelliğe sahip. Hele Gerze'ye bayıldım. Tam bir Karadeniz kasabası. Mutlaka görülesi yerlerden kesinlikle. Onun içinde ayrı post hazırlayacağım en kısa zamanda...
Artık ben de Samsunlu oldum sayılır :) Zaman zaman gözlerimiz doldu, zaman zaman çok güldük ama her saniyesi ayrı bir heyecan ve keşif dolu bu seyahat, yaptığımız en güzel seyahatlerden biriydi ve çok özeldi. Görümce demeye asla dilimin varmadığı benim Carrie Bradshaw'um Serap Abla'ma, dünyalar iyisi eşi Ömer Abime, canım babama ve daha adını sayamadığım bir sürü güzel insana binlerce teşekkür ederim. Çok güzel anılarla yolcu ettiler bizi. En kısa zamanda tekrar görüşeceğiz inşallah...
Son olarak demem o ki; Samsun'da yaşayanlar kıymetini bilsinler kesinlikle bir Cennet'te yaşıyorlar...