25 Ocak 2014 Cumartesi

ÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ ve KARNE HEDİYESİ

Çocukların erişkinlerden farklı fiziksel, fizyolojik, davranış ve psikolojik özellikleri olduğu, sürekli büyüme ve gelişme gösterdiği bilincinin yerleşmesi, çocukların bakımının bir toplum sorunu olduğu ve bilimsel yaklaşımlarla herkesin bu sorumluluğu yüklenmesi gerektiği düşüncesi ile 20 Kasım 1959'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda "Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi" kabul edilmiştir. 10 ilkeden oluşan bildirgenin maddeleri şu şekildedir:

1. Tüm Dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayrımı yapmaksızın yararlanmalıdır. 
2. Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında, özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir.
3. Her çocuğun doğdu anda bir adı ve devletin vatandaşı olma hakkı vardır. 
4. Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ve gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.
5. Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır. 
6. Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardım yapmalıdır.
7. Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk, önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır. 
8. Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından, ilk yararlananlar arasında olmalıdır. 
9. Çocuklar her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir. 
10. Çocuk; ırk, din veya öteki nedenlerle ayrımcılığa teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında, enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.


Ancak bu bildirgenin yayınlanmasından 30 yıl sonra,  bu ilkeler genişletilerek, genel kurulda tekrar sunulmuştur. Ve 20 Kasım 1989'da bir sözleşme haline getirilerek kabul edilmiş,  2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe konulmuştur. Ülkemizde ise dönemin Cumhurbaşkanı Sn Süleyman Demirel tarafından imzalanan Çocuk Hakları Sözleşmesi, Aralık 1994'de Meclisten geçirilerek yürürlüğe girmiştir. 

Her ne kadar bu ilkelerden büyük bir çoğunluğu ülkemizde görmezden gelinse de, umarım biz yetişkinler sorumluluklarımızın bilinci ile hareket ederek, bu ilkeler ışığında evlatlar büyütebiliriz. Aydınlık bir gelecek, hak, adalet ve özgürlüklerin eşit olarak dağıtıldığı bir dünya için en büyük yatırımımızdır çocuklarımız...



Yarıyıl tatilinin başladığı bugünlerde, çocuklarınıza güzel bir hediye olabilir diye düşünüyorum bu bildirge. İlkelerin tamamını ya da birkaçını, çocuğunuzun da seveceği bir şekilde dizayn ederek odasına asmak üzere hazırlayıp hediye ederek, ona verdiğiniz değeri en güzel hali ile gösterebilirsiniz diye düşünüyorum...
Hepinize keyifli bir hafta sonu ve iyi tatiller dilerim efendim...







24 Ocak 2014 Cuma

BLACK SAILS

Yeni sezon dizilerinden...



İlk bölümü yayınlandı. Oldukça başarılı. Hele bir jenerik var ki anlatılamaz... Muhteşem... 

Zaten Game Of Thrones dizisi ile birlikte jenerikler inanılmaz bir hal almaya başladı. Game of Thrones, Black Sails ve Touch dizilerinin jeneriklerine hastayım. Oturup saatlerce izleyebilirim gibi hissediyorum her seferinde.



Black Sails'e geri dönecek olursak, 2014 USA yapımı. Michael Bay imzasını taşıyan dizi Starz kanalı için çekildi. Şimdiden Spratcaüs'e rakip gösterilen dizi için, 2. sezon anlaşması imzalanmış bile. 



Dizide, Kaptan Flint ve adamlarının Robert Louis Stevenson'ın klasikleşmiş romanı "Treasure Island"dan 20 yıl önce, başlarından geçen hikayesi anlatılıyor. Kaptan Flint'in kitapta sözü edilen defineye nasıl ulaştığını ve onu nasıl gömdüğünü merak ediyorsanız, izleyin derim. John Silver, kaptana bu macera dolu yolculukta yardım eden, işe yeni aldığı bir isim...
Oyuncu kadrosu da gayet başarılı ve çok tanıdık simalar da yer alıyor.
                            
(Shameless'dan tanıdık bir surat:)

Macera düşkünü, korsanları ve denizi sevenlerdenseniz izleyin derim bu diziyi. Zaten öyle güzel yerlerde çekiliyor ki dizi; bu soğuk, kapalı, puslu havalarda içiniz ısınır...


Hafta sonunu evde geçireceklere iyi bir tavsiye diye düşünüyorum. 

Keyifli seyirler efendim...


23 Ocak 2014 Perşembe

İSTANBUL KAFASI

Levent Erden'in hazırlayıp sunduğu ve NTV'de Yeşil Ekran kapsamında yayınlanan kültür & sanat programı...


Program Salı akşamları saat 22:00'de yayınlanıyor ama Pazar günleri öğleden sonra da tekrarları var. Geçen Pazar tekrarına denk geldik. Serdar Kuzuloğlu'nun konuk olduğu ve İstanbul'un Bit Pazarlarının konu edildiği bölümdü. Daha önce de birkaç bölümünü keyifle izlemiştik. 
İzlediğiniz her bölümde enteresan bilgiler öğreniyorsunuz. Levent Erden son derece güzel ve akıcı bir üslup ile sunuyor programı. İyi bir entelektüel bilgi birikimine sahip kendisi. Hemen hemen her konuda değişik hikayeler anlatıp, anılarını paylaşıyor. Her programda ağırladığı konuklar da programa ayrı bir renk ve tat katıyorlar...
Siz de benim gibi meraklı bir kişiliğe sahip, her an değişik şeyler öğrenme peşindeyseniz bu programı kaçırmayın derim. Denk gelirseniz oturup izleyin. 
Ayrıca şahane de bir jenerik müziğe sahip. Hatta Dolunay Obruk'un seslendirdiği jenerik parçası o kadar çok beğenildi ki, uzun versiyonu single halinde bir CD olarak müzik marketlerde yerini aldı...
Keyifli seyirler efendim...

21 Ocak 2014 Salı

LUWAK COFFEE

Kahve, bizim hayatımızda büyük bir öneme ve yere sahip. Her sabah güne onunla başlarız mutlaka. İçmeden günümüz aymıyor maalesef. Miss gibi kokusuyla güne başlamak, hayattaki en büyük keyiflerden biridir...



Bu kahveyi, akşam Mr Sprtacüs getirdi. Bali'den hediye gelmiş.Dünyanın en iyi kahvesi olma özelliğini taşıyor. 



Kahve hakkındaki bilgiler çok enteresan. Okuduktan sonra bazılarınız içmek istemeyebilir ama bence mutlaka bir gün denk geldiğinizde denemelisiniz. 

Kopi Luwak; dünyanın en pahalı ve az üretilen kahvesidir. Endonezya'nın Sumatra Adası ile çevresindeki birkaç adada yaşayan ve "Asian Palm Civet (Paradoxurus Hermaphroditus) adlı hayvanın yediği ve sonrasında dışkıladığı kahve çekirdeklerinden üretilmektedir. Hayvan dışkısındaki kahve çekirdekleri toplanmakta ve paketlenmektedir. Kilosu 350 $'a ulaşan fiyatlarla Kopi Luwak dünyanın en pahalı kahvesi olma özelliğine sahiptir. 



Kopi Luwak çoğunlukla, Sumatra, Java, Bali ve Sulawesi'deki Endonezya Adalarında üretilmektedir. Ayrıca Filipinler ve Doğu Timor da bu kahvenin üretildiği yerlerdendir.

Bu arada şunu da belirtmeden geçmeyeyim; bunu markette falan görsek kesinlikle almayız. Zira işin içerisinde bir hayvan söz konusu ise, orada bir düşünmek lazım. Üretimi için hayvana eziyet ediliyor olabilir çünkü... 

Normal yollarla elde edilen keyifli kahveleriniz olsun efendim...

Kahve hakkında yazarın yorumu:
Çiğ halinin kokusunu ve görüntüsü bizim Türk Kahvemize çok benzettim ben. Lakin içimi çok farklı. Kesinlikle sert bir kahve değil. Oldukça yumuşak bir içimi var. Makinede kahve demlenirken, hiç de öyle buram buram bir koku sarmıyor ortalığı.
Ben şekersiz ve sert kahve severim. Dolayısı ile hiç de o kadar kilosu 350 $ olacak bir kahve gibi gelmedi bana. Zaten hayvana yapılan eziyetten dolayı almazdım asla ama tadını da deneyince yüzüne bile bakmam artık...

20 Ocak 2014 Pazartesi

HER

HER, 2013 ABD yapımı. Spike Jonze'un son uzun metrajlı filmi.


Başrollerinde Joaquin Phoenix'in, Theodore karakterinde oynadığı film, çok yakın bir gelecekte geçiyor. Karısından boşandıktan sonra yalnız yaşamaya başlayan Theodore hayatını, gelecekte artık çok azalan el yazısı mektupları yazarak kazanır. En yakın ve hatta tek dostu, kusursuz bir yapay zekaya sahip Samantha adındaki bilgisayarıdır. Bu arada benim de en beğendiğim Hollywood starlarından biri olan Scarlett Johonssan, Samantha'ya verdiği sesiyle var oluyor filmde. Theodore, neredeyse kişisel her işini Samantha'ya yaptırmaya başlar ve aralarında giderek tuhaflaşan bu ilişki, filmin devamının konusu olur.

Lakin arkadaşlarla birlikte oturup izlemeye başladığımız bu filmi, 40. dakikasından falan sonra kapattık. Zira tüm bu hikaye çok ağır ve durağan bir tempoda geçiyor.

İzlediğim süre boyunca, teknolojinin kısa zamanda ne kadar ilerlediğini ama aynı zamanda insanları da ne kadar çok yalnızlaştırdığını çağrıştırdı bana. Her şeyin sanal ortamda yaşanması çok düşündürücü. Vakit varken; sevdiklerinize, ailenize daha çok zaman ayırıp, gereksiz ortamlarda teknolojiden uzaklaşın derim. Yarın çok geç olabilir...

Bir ara tekrar izlemeyi deneyeceğim bakalım. Belki sizler beğenerek izlersiniz...

Keyifli seyirler efendim...