11 Aralık 2014 Perşembe

O İSTERKEN BEN VERİRKEN UTANDIM!

Bu olayı her hatırladığımda içim çok acıyor...
Birkaç ay önce, şehir dışından gelen bir misafirimi sahil yolundaki kafelerden birine götürüyordum. Arabayı park ettim, kafeye doğru yürürken 60-65 yaşlarında bir amca yolumu kesti. Gayet temiz, kendi halinde bir adamcağız. Yüzünde öyle bir ifade, gözlerinde öyle bir utanç ve acı vardı ki... Hala gözlerimin önünden gitmiyor...
Emekli olduğunu söyledi. Utana sıkıla evde yiyecek bir lokma ekmeklerinin bile kalmadığını, cebinde de hiç parasının olmadığını, yaşlı eşinin evde ekmek beklediğini söyledi. Ama eşine "Ekmek alacak param kalmadı" bile diyemediğini, maaş almasına biraz daha zaman olduğunu, "Tamam ben birşeyler alıp gelicem" diyerek evden çıktığını anlattı. Müsaitse durumum bir ekmek parası rica edebilir miyim diye sordu peşine. Ve "Ne olur kızım beni yanlış anlama. Hayatımda ilk defa buna mecbur kaldım. Bunu istemek o kadar büyük bir acı ki benim için..." derken yaşını belli eden dudak kıvrımları titriyordu. Yüzündeki derin çizgilerde, iki damla göz yaşı sessizce aşağıya doğru aktı...
Ne söyleyeceğimi bilemedim. Çıkarttım birşeyler verdim, utanç içinde. Onu incitmemeye ve üzmemeye çalışarak. Çok çok teşekkür edip ama yüzünü de yerden kaldırmayarak yürüyüp uzaklaştı yanımdan. Bende biriken yaşlar da aktı gitti ardı sıra...
Misafirim ne olduğuna anlam veremeden kafenin kapısında beni bekliyordu. İçeri girdik, denizi gören bir masaya oturduk. Misafirime de ayıp olmasın diye birşeyler konuşmaya başladım ama uzun bir süre içim ağladı...
(Vincent Van Gogh / Sonsuzluğun Eşiğinde)
Adı üstünde "EMEKLİ"... Yıllarca emek sarf etmiş, artık emeğinin karşılığını dinlenerek, refah bir ortamda geçirmesi gereken insan, insanlar...
Acaba şu meşhur SARAY'a harcanan para ile, kaç emekliyi bu utanca düşürmeden yaşatabiliriz?

10 Aralık 2014 Çarşamba

VEDAT TÜRKALİ

Bundan yaklaşık 25 yıl önce "Bir Gün Tek Başına" adlı romanı ile tanımıştım kendisini. Kitabı soluksuz okuyup, 3 günde de bitirmiştim. Ve o gün bugündür Vedat Türkali en sevdiğim yazardır. Yeri her daim ilk sıradadır.
Ve ne enteresandır ki ""Bir Gün Tek Başına"; kitabı okuduktan yıllar sonra, 7 yıl süren yayıncılık hayatıma girişi aralayan, kolaylaştıran da kitap olduğu için bende çok ama çok özel bir yere aittir. 
Şu ana kadar yayımladığı kitapların tamamını okudum Vedat Türkali'nin.
Ve geçen gün, 20 yıl aradan sonra, yeni yayımlanan kitabı "Biti Bitti Bitmedi"ye başladım. Genelde tüm kitaplarında siyasi tarihimiz üzerine yaptığı çok başarılı kurgulara yer veren Türkali, bu kitabında da, 1980'e kadar kurguladığı tarihe, kaldığı yerden devam ederek, günümüze biraz daha yaklaşıyor. Ana konular Ermeni ve Kürt meseleleri...

Sürekli kitap tavsiyesi isteyenlere ve daha önce hiç tanışmamış olanların tamamına; aşağıdaki tüm eserlerini şiddetle tavsiye ederim. Okuduğunuzda neden "şiddetle" tavsiye ettiğimi anlayacaksınız. 
  • Bir Gün Tek Başına (roman, 1974)
  • Eski Şiirler, Yeni Türküler (şiirler, 1979)
  • Mavi Karanlık (roman, 1983)
  • Bu Gemi Nereye (yazılar, anılar, 1985)
  • Tek Kişilik Ölüm (roman, 1989)
  • Özgürlük İçin Kürt Yazıları (yazılar, 1996)
  • Güven (roman, 1999)
  • Komünist (anı, 2001)
  • Yeşilçam Dedikleri Türkiye (roman, 2001)
  • Kayıp Romanlar (roman, 2004)
  • Yalancı Tanıklar Kahvesi (roman, 2009)
Şu an yanılmıyorsam 95 yaş civarında olan büyük üstad, dilerim daha çok uzun yıllar bizi kaleminden mahrum etmez...

8 Aralık 2014 Pazartesi

TROPİK MEYVELİ COBBLER

Bizim evde unlu tatlılar çok nadir pişer. Çünkü tip2 şeker hastasıyım ve yaklaşık 20 yıldır bununla yaşamaya alıştım. Ama her insanoğlu gibi benim de canım arada çok çeker. Bu Cumartesi yine o nadir günlerden biriydi ve 5 dk'da hazırladığım cobbler tarifi aşağıda efenim...

MALZEMELER:
1 Cup Kendiliğinden Kabaran Un
1,5 Cup Toz Şeker
1 Cup Süt
3-4 Çorba Kaşığı Eritilmiş Tereyağ
Üzeri İçin Meyve

HAZIRLANIŞI:
1. Cam bir kasede 1 cup un (Ben tam buğday unu kullandım, azıcık da olsa sağlık katmak için:), 1 cup süt ve 1 cup şekeri karıştırın. 
2. Daha sonra benmari usulü eritilmiş tereyağını ekleyip, hepsini harmanlayın.
3. 20-25 cm çapnda bir borcamı yağladıktan sonra, tüm malzemeyi boşaltın. 
4. Üzerine evde hazırda hangi donmuş meyve varsa onu dizin. (Ahududu, böğürtlen ya da benim gibi 1 kutu tropic meyve karışımı da kullanabilirsiniz.) 
5. En son işlem olarak da arta kalan yarım cup şekeri elinizle tüm malzemelerin üzerine serpin. 

6. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında üzeri iyice kızarana kadar (benim fırında yaklaşık 20-25 dk sürdü) pişirin. 

Resimde de gördüğünüz gibi yanları ve üzeri kıtır kıtır içi hafif nemli br tatlı elde edeceksiniz. Dilerseniz dondurma, dilerseniz de taze çırpılmış krema ile servis edebilirsiniz. 

Tatlı tatlı bir hafta olsun...