30 Ocak 2014 Perşembe

AUGUST: OSAGE COUNTY


2013 ABD yapımı bir drama. Yönetmenliğini Jonh Wells'in yaptığı filmin oyuncu kadrosu muhteşem...
Çok başarılı olduklarını düşündüğüm tüm kadınlar bir araya toplanmış. Adeta "Bütün Kızlar Toplandık" filmi benim için...


Weston ailesinin dramı konu ediliyor filmde. Violet Weston rolünde izlediğimiz Merly Streep kanserdir, ağız kanseri... Gerek acılarını ve ağrılarını dindirmek, gerekse daha önceden de kullandığı için, çok yoğun bir hap bağımlısıdır. Üç tane kızı vardır. Ama sadece Ivy onlarla birlikte yaşayıp, destek olmaktadır. Diğer kızları evden çok uzaklardadır ve pek sık da uğramazlar. Ta ki babalarının ölümüne kadar. Aldıkları telefonlarla diğer iki kızı ve aileleri soluğu annelerinin yanında alırlar. 
Julia Roberts, Barbara karakterinde evin büyük kızı olarak çıkıyor karşımıza. Eşinden ayrı yaşıyor ve 14 yaşında hiç de iyi anlaşamadığı bir kızı var. Ama hep birlikte geliyorlar babası için annesine desteğe...
Diğer bir kızı rolünde ise benim "Natural Born Killers " dan beri hayranlıkla izlediğim ve pek beğendiğim Juliette Lewis var. O da nişanlısı ile beraber katılır babasının cenazesine....
Aile uzun zaman sonra cenaze için bir araya geldiklerinde, başlarlar birbirleri ve kendileri ile yüzleşmeye. Her türlü aile ve özel ilişkiler yatırılır masaya. Saklı kalan tüm gerçekler teker teker çıkar ortaya... Ki bu gerçekler yenilir yutulur şeyler değildir... Gerisi filmde saklı, izleyin derim.

(Broş bir harika bu arada)

Ben severek izledim filmi. Merly Streep en iyi kadın oyuncu dalında Oscar'a aday. Çok iyi bir iş çıkartmış ama, benim adayım Sandra Bullock. Gravity filmi ile muhteşem bir iş çıkartmıştı. O filmi de ayrı bir post yapacağım bir ara.

Filmin bendeki etkilerine dönecek olursak, aile ilişkilerinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha beynime kazıdım film sayesinde. Ve hiçbir sırrın gizli kalmayacağını... Annelerin belli etmeseler de gözlerinin sürekli çocuklarının üzerinde olduğunu, siz ne kadar saklamaya çalışsanız da, size dair her şeyden haberdar olduklarını, aklımın yine eremeyeceği bir şekilde bir kez daha anladım... 

Ve adı soğuk, kendi soğuk ölüm... Julia Roberts filmin bir sahnesinde kızına ".... die after me" diyerek, bir istem ve korkusunu belirttiğinde bittim zaten. Ne kadar zordur katlanmak, insanın canından çok sevdiği insanların, kendilerinden önce ölmelerini görmek. Çok iyi bilirim çünkü...
Neyse hüzün bulutlarını dağıtmakta fayda var. Zira bugün zaten hassasım, sevdiğim adamı bir iş seyahatine yolcu ettim, 4 gün ayrıyız, her an bir iki damla dökülüverir...

Filmde Merly Streep'in sürekli birilerine vermeye çalıştığı bir büfesi var, ona bayıldım. Kime teklif ettiyse kabul etmedi. Bana ver bana ver! diye seslendim ama duydu mu bilemem. Harika ahşap, eski bir büfeydi, çok hoşuma gitti. Bir de Julia Roberts'ın filmin son sahnelerine doğru kullandığı kamyonete bittim. Ben bu tarz kamyonetlere "Abbas" diyorum, emekliliğimde bir benzerini alıp, dağ tepe dolaşmak hayallerim arasında. Ama bizdeki benzin fiyatlarını düşününce pehhh! Filmin en kötü yanı ise Merly Streep'in çok fazla sigara içmesi, neredeyse elinde sigarasız hiçbir sahnesi yok gibi...

Velhasıl ailece oturup izleyebileceğiniz, her ne kadar dram olsa da güzel bir aile filmi.

Ailelerimizin kıymetini bileceğimiz, sağlıklı ilişkilerimiz olsun efendim...

Posted via Blogaway

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder