4 Şubat 2014 Salı

12 YEARS A SLAVE

İnsanlığımdan utanarak izlediğim bir film... En kısa ve öz bu şekilde tarif edebilirim 2013 ABD yapımı Steve McQueen imzalı bu dramayı...


Film aynı zamanda da bir biyografi. Solomon Northup adında siyah bir adamın 12 yıl süren esaretinin, gerçeğe dayanan öyküsü aktarılmış filmde izleyicilere...

Oyuncu kadrosunda çok iyi isimler var 12 Years A Slave'in. Bu aralar izlediğim tüm filmlerde, Sherlock Holmes'dan tanıdığımız Benedict Cumberbatch yer alıyor. Bu filmde ise, Solomon'un satıldığı ilk çiftliğin sahibi Mr Ford rolü ile çıkıyor karşımıza. En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu başta olmak üzere, tam 6 dalda Oscar adaylığı bulunuyor filmin. Ki Solomon rolünü üstlenen Chiwetel Ejiofor, çok başarılı bence de. Ama benim adayım burada da bahsettiğim gibi Leonardo DiCaprio...  

Aslında hür ve saygın bir müzisyen olarak New York'ta ailesi ile birlikte yaşayan Solomon, bir oyuna getirilerek ülkenin güneyine kaçırılır ve köle olarak satılır. 12 yıl boyunca, bir çiftlikten diğer bir çiftliğe satılan Solomon, insanlığını yitirmemiş bir beyazın kendisine yardım etmesi sayesinde -ki bu beyaz adam filmin sürpriz isimlerin Brad Pitt'tir.- tekrar özgürlüğüne, ailesine ve evine kavuşur.
Ama tabii yüreğinde ve bedeninde tonla acının, şiddetin, acımasızlığın izini taşıyarak... 
12 yıl boyunca yaşadığı her şeyi, aynı isimle bu sinema filmine uyarlanan "12 Years A Slave" adlı kitabında yazar Northup Solomon. 

Solomon, kaçırıldıktan sonra tekrar özgürlüğüne kavuşan birkaç köleden biriydi. 1853 yılında kitabı yazdıktan sonra, ülkenin kuzeydoğu eyaletlerini gezerek konferanslar verdi. Birçok kölenin özgürlüğe kavuşmasında büyük başarılar elde etti. 1808 yılında doğan Solomon'un kaç yılında, nerede ve nasıl öldüğü bilinmiyor.

Zaman zaman göz yaşı, zaman zaman insanların zalimliği karşısında dehşete düşerek izledim filmi. Beyaz adamların, siyah kadınlara yaptıkları işkence ve tecavüz sahnelerini ise, bir kadın olarak utanç içerisinde seyrettim. Ama Solomon'un yaşadığı onca kötü olaylara rağmen; hiçbir zaman özgürlüğüne ve ailesine tekrar kavuşacağına dair olan inancını yitirmemesi ve ne kadar işkence görürse görsün hayatta kalmaya çalışması, filmin bende uyandırdığı en güzel ve örnek alınacak duygusu oldu. "Eğer bir şeye gerçekten ve yürekten inanırsanız, yer yüzünde yaratılmış ne varsa, hepsi birlik olup dileğinizin gerçekleşmesi için size yardım eder..." Yıllar önce okuduğum Simyacı adlı kitabın en son paragrafında geçer buna benzer bir cümle. Filmi izleyince bir kez daha hatırladım...

Benim hayat felsefem hiçbir insan; rengi, dini, dili, ırkı ne olursa olsun hiçbir ayrımcılığı ve şiddeti hak etmez. Hiçbir canlı hak etmez...
Kölelik dünya tarihinin yüz karalarından biri bana göre. Ve Amerikalılar ne yaparlarsa yapsınlar, asla ödeyemezler siyahlara ve kızılderililere yaptıklarının karşılığını. Affedilir bir şey değil bence. Sunay Akın ne güzel anlatır Beyaz Adam'ın neler yaptığını "Kız Kulesindeki Kızılderili"de...
Bu arada bizim geçmişimizde de kölelik olduğunu, Osmanlıya Sudan ve daha güneyden köleler getirildiğini biliyor muydunuz? Ama Muhtesip adı verilen ve bu kölelere iyi muamele yapılıp yapılmadığını denetleyen görevlilerin bulunduğunu da belirteyim. Sanıyorum Osmanlı'ya getirilen bu köleler, daha çok Mükatabe Köle statüsündeydiler. Yine de kabul edilebilir değil asla...

Filmde; köle olarak çalıştırılan ve efendisinin hemen hemen her gece tecavüz ettiği küçük Patsy'nin, mısır püskülü ve koçanlarından yaptığı bebeklerin olduğu bir sahne var ki, beni en çok etkileyen sahnelerden biri oldu... Ve filmde yaşananlarla çok büyük tezat içerisinde olan çiftliklerin muhteşem güzelliği, adeta büyülü bir görsel show niteliğindeydi. Filmdeki kıyafetlere de bayıldım. Zaten En İyi Kostüm Tasarımı dalı da bir diğer adaylığı arasında Oscar'a. 

Birçoğumuzun uzaktan hayranlıkla izlediğimiz Amerika'nın; tarihinin karanlık bir dönemine ışık tutan bu tarihi filmi mutlaka izleyin... İnsanlık adına öğrenecek daha çok şeyimiz, kat edilecek çok uzun yollarımız var... Hele ki Gezi Olayları'ndan beri ülkemizde yaşananları düşünecek olursak, bin kat daha da artıyor İnsan Olma, İnsana Değer Verme yolunda yürüyeceğimiz yol, tüm millet olarak...

İnsanlığımızdan utanç duymayacağımız bir dünya yolunda ilerlemek üzere, keyifli seyirler efendim...








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder